Bu Blogda Ara

27 Aralık 2009 Pazar

AŞK! eVET!
en çok da hiç düşünmeden ne yazacağımı, yazmaya başlamayı seviyorum. böyle bir giriş cümlesi olmaz biliyorum, kompozisyon sınavı olsaydı 0 puan bile alamazdım bu girişten, ama sevgili okuyucu "hiçbir yazının başlangıcı onu okumaya başladığımız kelimelerle başlamaz, geçmişi vardır, hafızası vardır.." bunu şimdi buldum:D ama biraz sonra cidden mantıklı gelmeye başlayacak bana da sana da. inan bana. en insancıl şey şu hayatta, inanmaktır. dediklerime inanırsan insana yakın bi yerlerde gözgöze geliriz bence.

kırmızı. yaklaşık bi yarım saattir kırmızıya boyuyor gözlerimi köprü. ne de çok severim kışın kırmızıyı. yazın değil ama kışın. acaba köprüyü de kırmızıyken sadece kışları mı seveceğim bilmiyorum. zira yazın hiç görmedim onu. böyle doyasıya izlemedim. bi de kırmızı ışıklı bi vapur geçiyor yaprakları henüz dökülmeye başlamış ağaçların arkasından, kıyıda deniz gidiyor, vapur gidiyor, yapraklar gidiyor.. kıyı, kıyı kalmaya devam ediyor.. biz de böyleyiz. kıyı ya da denizvapuryaprak. bazen kıyı, bazen denizvapuryaprak. ben burda kıyı mı denizvapuryaprak mı olduğumu bilmeden, gidiyor muyum gidenleri mi izliyorum bilmeden kırmızıyı izliyorum, çayımı yudumluyorum.. ne düşünüyorum diye düşünüyorum, ne düşüneceğim, kırmızıyı, kıyıyı ve denizvapuryaprağı düşünüyorum. yaşamın da böyle bir şey olduğunu düşünüyorum. dokunmaya yakın kırmızıların olduğu bi yaşam. sonra kıyıların olduğu, bazen kıyı olmaktan mutlu, bazen mutsuz. denizvapuryaprağı düşünüyorum bi de deniz giderken vapuru da beraberinde mi götürür yoksa deniz gitmese de vapur gidecek midir? ya yaprak? neden ordadır bilen yok. tek suçu kırmızı ışıklı geminin önündeki ağaçtan ayrılıp türküler söylerken insanın onu görmesi. onun öyle bi derdi yoktu oysaki. (görülmemesi gerekenleri görmek, "Mahrem". çok iyi bir kitaptır okunmalı derim. okumayanlar okusun, okuyanlar bi daha okusun.) *

insanları, gülümsemelerini görmeyi seviyorum. ama insanların gamzeleriyle gülümsemelerini bi ayrı seviyorum. güldürmelerini bir de. birgün gamzenle, gülümsemenle, güldürmelerinle gelirsen de bi yerlerde gözgöze geliriz bence. hem gel cidden, çay içeriz, kitaplardan bahsederiz ya da bırakır bi kenara her şeyi, çiçek toplamaktan bahsederiz. bu sevimsiz, (af buyur) aşağılık düzenden uzakta o yerde, hayatında hiç mutlu oldun mu diye sorar birbirimize, sonra evet deriz. hatta "evet" değil "EVET" deriz. hatta "eVET!" deriz.

uykusuz'daki yazılara benzetti yakın bi arkadaşım yazılarımı, şu an çekingen bi kalemle yazıyorum okuduklarını. özgün sanat eserleri çıkarmadığımın farkındayım; ama ordan öykündüğümü de söyleyemem. uykusuz=fırat benim için:) diğerleri de güzel tebi ama fırat kadar ruh halime, dilime, yazıma tesir edemezler. üzgünüm umut üzgünüm ersin üzgünüm barış:) uğur'a da teşekkür edeyim bari de ayıp olmasın. teşekkür ederim uğur.


Araf'ı okuyanlar bilecekler, ömer gail'e aşık olduğunda bunun adı "aşk" değil, "AŞK" da değil, AŞK! demişti." eVET!" nerden geldi iyiymiş diyenlere dipnot bu. 2010'a burdan gönderme yapabilirim sanırım. kadim dostum güzel insan okan:) mimlediğin üzere 2010'a dair bütün dileklerim bundan ibaret. azdan çoğa, küçükten büyüğe, parçadan tüme giden coşkulu kelimeler cümbüşü. ne istersem isteyim AŞK! ve eVET! te olduğu gibi çoğalarak, coşkuyla, inançla, doğulu milli bir gururla artsın, çoğalsın ve bütün rüyalarımı, umutlarımı, etrafımı sarsın. :)

* bu yazıyı 5 aralık 2009'da yazmıştım, paylaşmak gelmemişti içimden, şimdi geliyor:) (uahk)

9 Aralık 2009 Çarşamba

Ah! dantelli edebiyat. Cemal Süreya'nın çoğalan, çoğalarak artan kelimeleri. Kelimelerce, dünyalarca yazmak isterdim, hem de her yeri dantelli. Emek emek, ilmek ilmek örülmüş, düşüncelerce, kelimelerce yazı. Öyle ki üzerinde güneş batmayan ülkelerin sonsuzluğu olsun; ama acımasızlığı olmasın, öyle bir yazmak hani.
Bir şey var havada, bulutlu ve yorgun. Kendi kendine sarsa bulutları da yorulsa iyi. Nedir bu halet-i ruhiyeme etkisi. Ruhiye dedim de aklıma geldi:) en dişi isimler -ye'li biten isimler gibi. Huriye, Hayriye, Cevriye.. Eski ve kadın isimler. En temelde dişi ve erkek olarak ayrılmasaydık kabul edebilirdim hem erkek, hem kadın için olan isimleri. Unisex isim diyorlar, Türkçe'de karşılığı yok sanırım.
Hem sonra isim önemlidir. Bir insanın ismine sahip olduğunda her şeyine sahip olursun diyor biri. Sahi kimdi? İşte o gün bugündür isim öğrenmekten itinayla kaçınıyorum. Çünkü diğer biri de diyor ki; hiçbir şeyi sahiplenmeyeceksin o kadar. Bunun kim olduğunu biliyorum neyse ki. Sıkıntıların, serzenişlerin başladığı bir ipin üzerinde tek kişiyim neyseki de oynuyorum, ama bir de tel cambazının tel üstündeki durumu vardır. Onu Turgut Uyar'a sorunuz, "benim dengemi bozmayınız".
Ne diyorduk? Yazmak.. "Tüy aldım ki evrende kalkıp gitmeleri özetliyorsun, Seni bilmek ne uzun kelime, ne acayip ilgi.." Böyle iki cümle yazmadan Yaradan canımı almasın diyorum ben. (birazdan ayağım kayacak, düşeceğim ipin üzerinden; ama söyledim bikere istiyorum) Garip olansa bu yazıyı Sevda Sözleri'nin üzerine koyduğum bir beyaz kağıda yazıyor olmak. (Her şey yazılabilir bir beyaz kağıda, özgürce) Oysa beyaz kağıdın altında öyle bir şey yatar ki, yasadışıdır ve biliriz ki "ağır ol bay düzyazı , sen ancak uçağa binebilirsin." yalnız uçağa binebilir. Şiir yazabileseydim ya da ömrümde bir defa deneseydim yüzüne bakmazdım düzyanın. Düzyazıyı sevmediğimden, kınadığımdan değil, tamamen şiire verdiğim kıymetten. Neyse ki herkes bilmiyor o kıymeti. Bencilce oldu biliyorum; ama bu konuda yasaları düşünemeyeceğim. Çünkü şiir yasadışıdır!

8.10 VAPURU
Sesinde ne var biliyor musun
Bir bahçenin ortası var
Mavi ipek kış çiçeği
Sigara içmek için
Üst kata çıkıyorsun
Sesinde ne var biliyor musun

Uykusuz Türkçe var
İşinden memnun değilsin
Bu kenti sevmiyorsun
Bir adam gazetesini katlar

Sesinde ne var biliyor musun
Eski öpüşler var
Banyonun buzlu camı
Birkaç gün görünmedin
Okul şarkıları var

Sesinde ne var biliyor musun
Ev dağınıklığı var
İkide bir elini başına götürüp
Rüzgarda dağılan yalnızlığını
Düzeltiyorsun.

Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar

Sesinde ne var biliyor musun
Söylenmemiş sözcükler var.
cemal süreya


(08.12.09)

14 Kasım 2009 Cumartesi

uahk2 (şey..)

bugün eski kıymetli bir diplomatımız dedi ki: "birgün Türkiye cok iyi yerlerde olacak". içim cızladı be. Ne bileyim nasıl olur da olur diye düşünüp durdum, sonra minicik aklım yetmedi. keske yetseydi de superwomanı olsaydım güzel ülkemin güzel insanımın. bigün yeter mi bilmiorum. kimsenin bilmediği şeyleri bilmek isterdim ama bilmiyorum. sonra bir dizi güzel şey oldu sınav iyi gecti falan da yolda gelirken bi dilenci gördüm kucağında dünya güzeli bir bebek, yine keyfim kaçtı be. dedim en son superwoman oluyordun bayan ne oldu ? cevap veremedim başımı önüme eydim ve sustum. kabullendiğim sanılmasın birgün ülkeme dair dış dünyada cok büyük etkiler yaratacak şeyler de yapacağım ama bugünlük elimden gelen bu. diplomat okuluna gitmek, vizeye girip cıkmak, sonra diğer vize için ders calışmaya başlamak. bütün bunların hepsini kendim için değil de daha üst bi menfaat için yapıyor olduğumu düşünmek daha iyi bir şey. şey kelimesi kısırlaştırıyor Tükçe'yi. her şeye şey demek . birgün çok az şey diyerek yazabileceğim konuşabileceğim buna da inanıyorum:) quantum düşünce diye bir şey varmış çok sevdiğim bi dostum söyledi merak ettim dorusu. düşüncelerim dağılmış biraz oraya buraya. kusura bakmayın sınaw haftası olunca toparlayamadık. günlerdir bu kargaşada yaşıyoruz. ama siz yine de buyrun gelin. biliyorum mazur görürsünüz. zira kültürümüz bunu gerektirir.siz oturun, ben hemen bir çay koyup geliyorum..

4 Kasım 2009 Çarşamba

sosyalleşmeye dair..

Bir fikir üzerine toplanmış insanlar “düşün” ve onlarla birlikte hiç gitmediğin bilmediğin yerlere “taşın”. Tüm derdi düşünmek taşınmak olan insanlarla birlikte olmanın keyfini yaşadık bu akşam. Sıcağı sıcağına anlatmalı ki duygular en içten şekilde yerini bulsun. “samimiyeti” , sevecenliği, düşünceyi gözlerinde gördüğünüz insanlarla gözgöze gelmek, onların hislerine, düşüncelerine dokunmak, onların sizin hislerinizi paylaşması, “beğenmek, yorumlamak, paylaşmak”.. pandoranın kutusu böylesi açılacaksa elbette açılmalıydı ve görmeliydi insanlar nedir sosyalleşmek. Sosyalleşmenin tartışıldığı (sevgili moderatörün yanında oturan arkadaşlar dışında ki bu her moderatörün yanında oturanın basına gelir bkz:Davos Fatihi. Bu ara fazla gönderme yapıyorum şahıslarına hadi hayırlısı=] ) demokratik bir ortamın fazlasıyla benimsendiği bir ortamdan daha uygun bir sosyalleşme platformu var mıdır sorarım size=) sosyalleşmenin ne olmadığını biliyoruz artık. Facebookta friendfeed twitter da fotoğraf vs paylasıp yorum beklemek, yorum yapmak her ne kadar adı sosyal paylasım ağı olsa da bi yere kadar efendim bir ses ver bir beden dili görelim, bir mimik, bir sıcak tebessüm o zaman sosyal bir varlıktır insan cümlesinin hakkını verirsin bir insan olarak. Sosyal paylasım ağlarını araç edinmek gerek amaç değil ya da iş dünyası, tüketim toplumu, yoğun eğitim süreci, dersler, ödevler, vizeler derken ıskalama hayatı, sosyal bir varlık olarak yaşamayı dendi çok da haklı olarak. Sadece derslere girerek mühendis olunmaz dendi, takdir edilesi bir slogandı, sonra vefa, komşuluk, selamlaşma da sosyaleşme aracıdır dendi, edilgen halden etken hale geçmek nesneyken özne olmak dendi hayat karsı duruş olarak, iş dünyasında menfaatler üzerine sosyalleşme söz konusu olmamalı mıdır olmalı mıdır daha da tartışılasıdır. Hepsi haklı, ayakta alkışlanası, önünde eğilesi, beğen kartı kaldırılası fikirlerdi, en nihayetinde düşünüldü, taşınıldı ve sonucunda hayata dair şeyler söylendi. Kıymetli gördüğüm en entelektüel hocamızın da deyişiyle “hayat da böyle bir şeydir zaten.” Böyle olmalıdır. Mutluluğun, samimiyetin, düşüncelerin usul usul insanlar arasında dolaştığı bir ortamda sosyalleşmek için 19:00 dan 20:15 a kadar “Düşün Taşın” duruşu. Sevgiler.. selamlar..

31 Ekim 2009 Cumartesi

uahk

aileniz sizin için etrafınızdakilere ne dese mutlu olursunuz? bu sorunun muhattabıydım bugün. bilmiyorum diye düşündüm ne mutlu eder insanı. başkalarının sizin hakkınızda ne dediği önemli değildir düsturunu bi kenara bırakmak gerekiyor aile söz konusu olunca galiba. Allah'ım ne iyi etmişim de doğrumuşum desin annem:) babam gurur duyuyorum desin kızımla hayırlı evlat güzel insan desin. ablam da kardeşim en kıymetlimdir desin her zamanki gibi. yeter canım daha ne isteyim 3 günlük dünyadan. o güzel nazik ince sesli hanımefendiye (bayan demeyin dedi, demiyorum) sesleniyorum burdan:) evet haklısınız efendim, insan saygı gören danışılan olmak ister, roma hukukundaki aile reisliği kurumu gibi aile reisi olası gelir böyle bir karizması olsun vs. ister evet 100 puanı hakettiniz efendim sizi binanın kapısından uğurluyorum olması gerektiğini söylediğiniz gibi. bir de nasılsınız diye sorarsanız sağolun efendim diyeceğim ama siz nasılsınız diye sormayacağım söz veriyorum.
avrupa birliği de vardı bugün eğitimde evet erasmus en cok basarı gören AB projesiymiş. ben de gitsem diyorum. elzem oldu bi yurtdışı yapıp gelmek. itiraf etmeliyim bu biraz sinirime dokunuyor. evet kültürlerarası iletişim çok önemlidir gidelim gezelim görelim bilgi aksın, pazarlarımız büyüsün en birinci biz olalım ama sırf CV'me atraksiyon katsın işe alınayım Aman Yarabbi için de gitmek ne bileyim ikilemdeyim hala. nihayete kavuşmadı bu konuda hislerim. kavuşursa da çıkışta görüşelim bu konuyu gidenlerle. Bu arada AB hibelerini nüfusa vurursak kişi başına hibe 1 eurocukmuş. diğer AB adayı ülkelerde 10 katına çıkıyormuş bize göre. Ya daha çok para hibe edilsin ya da Sayın Başbakanımız 3 çocuk yapın söylemlerine bir son versin. Hemen de son verir şimdi :) ya da hemen de daha çok hibe ederler:)
Genç Kariyer Günleri'nin 3. haftası da böylece geçti. zamanın acelesi var bu ara nereye yetişecekse artık bir dünya insan koştursun dursun peşinden umrunda değil. bencil işte. hayat güzel devam eder gider. vizelere 2 hafta kala henüz ders çalışmaya başlamamanın endişesiyle bunu söyleyebiliyorsam içimde polyannaların hüküm sürdüğü bir millet uyanıyor olmalı. Acilen müdahale eder şimdi diğer devletler Korku, Panik, Umutsuzluk Cumhuriyetleri. ancak artık geç olduğunu söyleyen pankartlar da görüyorum sokaklarımda. Demokrasi de var belli ki . dış müdahalelere kapalı tam bağımsız demokratik bir İyimserlik Cumhuriyeti. wooww hep böyle bir toplum istemiştik içimin yurttaşlarına sevgiler selamlar. alkışlar(asil, güzel, gururlu) ? ve perde kapanır..


not: umuma açık hisler köşesi olsun bu. evet. ben buldum:) (uahk)
not2: ben burdayım sevgili okuyucum sen nerdesin acaba? (çok kıymetli üstadı sevgiyle saygıyla anmış olalım.)

24 Ekim 2009 Cumartesi

belki..

"bugün dünki gibi hatta bi önceki günki gibi trafik tıkalı hava sıcak. yine fazlasıyla sıradan bi yaşama ilişmeye çalışıyorum. Allah bilir yorgunumdur da işten güçten, işsizlikten güçsüzlükten. ilginç ama masallar yok artık.. hayallere tutunup uçamıorum da. elimden kaçıor sessizce süzülüyorlar ,havada izliyorum , gözden kayboluyorlar. kayboldukları an acıyor ve unutuyorum. zor.. erken uyanmak zor ..insanlara tahammül zor.. kalabalıkta yürümek zor.. istemeden gülmek konusmak zor.. hepsi zor da bi hayat kolay . zaman kolay geçmek bilmezken ikisi de bitişini görmek kolay. kısaca tükeniyorum tükeniyoruz , tükettiğim tüketttiğimiz gibi.kutuplarda güneşin doğuşunu seyretmek gibi olsa mutluluğu hissetmek ya da boşversek coğrafyayı da çiçek toplamaktan bahsetsek ya da herhangi bişeyden istediğimiz. o da mı zor acaba? konuşmak istediğim anlaşılmak istediğim bir konu var mı? evet var tebi. yok mu? olmaz mı hiçbir şey deilse de insan kendisi olmak ister ya beyhude bi çabayla o yüzden anlatsa insan..

belki?.

..birgünbelkilertükenirbelki.. "





karamsarım. evet böyle olmalıyım ki her harfinden hüzün akan bu yazıyı ağır ağır damlattım kağıda geçen sene bugünlerde.



karamsar mıyım? umudum var harekete de geçtim hayata dair. ama belkiler hala benimle. belki yapamaz mıyım ,belki korkar mıyım, belki koca bir hayal kırıklığı mı olurum diye. diye diye kurutuyorum kuruntularla içimi. öyle mi? belki..



karamsar değilim.. evet böyle olmalıyım ki her harfinden umut akıyor bugün hayatımın. belkilere galip geliyor içimde bir şeyler. ne olduğunu bilmiyorum ama bu aralar aldığım fazla motivasyonun yan etkileri olsa gerek. ("yüksek yerlerde" saklanıyormuş anladım büyüyünce.) yüksek yerlerde saklanasım var büyüyen ıfaklıklara yan etki olayım da istiyorum. yakında obua çalarak koşmak da isteyeceğim ondan korkuyorum. ama neden olmasın:) olur

"belki"