Bu Blogda Ara

29 Haziran 2010 Salı

SAmimİ (:



felsefem: öyle bir hayat yaşamalı ki "gülerek" ölürken "iyi ki yaşadım" Allah'ım demeliyim.

hayat: öğreniyoruz onu da an be an. birgün hayatla ilgili nasreddin hoca olabilirim umarım. hayatın doğrularını, yanlışlarını anlayıp mizah süzgecinden geçirmiş, eğlenceli yaşlı bir teyze olmaya evet diyoooor.

çocukluk: misketlerde, balonlarda, uçurtmalarda ve içimde bulduğum, böö! deyince kaybetmekten en çok korktuğum şey. masumiyetimiz oluyor o bizim sahip çıkalım çocukluğumuza:P

güneş: kendinin farkında olmadığını düşünüyorum potansiyelinin. bazen çok yakıcı oluyor, bazen kapanıyor içine göstermiyor kendini, bilse dünyanın ve bütün gezegenlerin onun etrafında döndüğünü kavurmazdı kendini böyle çıldırasıya. insan gibi o da. insan bilseydi ben'i, yakmazdı kendini.

gözler: öptü beni/ bunlar kainat gibi dudaklardır dedi/
bu ıtır senin icadın değil/ saçlarımdan dökülen bahardır dedi/
ister gökyüzünde seyret ister GÖZLERİMDE/
körler görmese de "yıldızlar" vardır dedi.

yıldızlar: GÖZLER. ay nerde doğsa oradaydık/dallarda zerdali çiçekleri. ay nerde doğsa oradalar, sanki ayın gözyaşlarılar. bir de yıldızlara baktırdım fallarda çıkmıyorsun seni görmem imkansız imkansız imkansız rüyalarım olmasa der Zeki Müren. Bazen gözyaşı olasım geliyor ya da gecenin gözyaşlarını silesim:)

güzellik: gözalıcı bi güzelliğin var, kapa yüreğinin perdelerini demeli buna. güzellik O'nun yansımalarıdır, güzelliğe bakan gözdür. güzellik masumiyettir, bu yüzden en çok çocuklar güzeldir, yavru kediler, köpekler, tavuklar güzeldir:)

sevgi: nin madde haliyim demek istiyorum demiştim önceki bi yazımda. her şeyin sevmekle başladığını düşünüyorum ve en büyük duam hayat bana herkesi sevmemek gerektiğini öğretmesin.

aşk: ah be..

müzik: Onların, yani sizin hayatınıza
Şarkılar girmiş, şarkısız edemiyorsunuz
Şarkılar yani barış, yani gökyüzü
Yani bazan burun buruna geldiğiniz köşebaşlarında
Sonra usul usul, yavaş yavaş kaybettiğiniz
Yani dost geldi gelecek, sevgili sevdi sevecek
Yani yaşamak adına, güzel düştüğü olan
Şarkılar, yani yanıldığınız... (cemal süreya)

ah şu şarkıların gözü kör olsun.. severim müziği çok pek çok.

dost: yanında sen olduğun, seni sen yapan,onu o yaptığın, çoğaldığın, ömür biçmediğin, menfaat gütmediğin, iyi ki var dediğin...

para: iyi bir şeyler yapmak istiyorsan çok gerekli bir şey, araç.

zaman:mı değil zaman, akan zaman değil mesafelerdir der şair bi nebze haklıdır ama gitme dönmessin dedirten bir şeydir aynı zamanda. su gibi ama sudan tek farkı üstüne yazı yazabiliyorsun. bkz:1453 bkz(uzgörü): 2020

kadınlar: bu listeyi bi erkek hazırlamış dedirten kavram:) kadın bir dipnotudur bi ayrıntı ancak metnin anlaşılması için kaydı gerekli.

savaş: egoların ürünü. bir gün sevgiye adanan bi türküyü bir ağızdan söylediğimizde insan insanı bulacak , el eli, yürek yüreği , çocuk güneşi, yağmur toprağı, dünya barışı bulacak..

ağlamak: ar sayar kimileri ama zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor.

deniz: mehtabın arkadaşı, seni sormaya meraklılar ikisi. kızkulesi olmasa o kadar anlamlı olmaz belki. bir de insanlar denizin mahremine girmemeli.

ayna: güldüğünde en iyi sonuçları aldığın araç. iyiki her yerde aynalar yok ve görmüyor insanlar kendilerini. yoksa eminim kendini görmekten göremezdi karşısındakini.

hayal: http://fizy.com/#s/1e7p43 çok mükemmel bir şey be(: bazen yanlış sularda avlasan da hayalleri , olsun iyidir iyi.


ben de Merve Karabağlı ve Furkan Argat'ı seçiyorum mimci olarak:P etiketlemeyi bilsem Berat ve Okan gibi mavi yazacak şekilde yapardım bunu ama olsun:) beni böyle de sevin.

3 Haziran 2010 Perşembe

Üff


Umarsız kelimeler koparmak kiraz dalından. Dalına çıktığımda ağacı sallandıran rüzgarın verdiği hem toprağa bağlılığın sağlamlığı, hem de dala bağlanamamanın düşeyazma hissi. Böyle ikircimler arasında gide gele, bakkalın yolunu öğrenmesi çocuğun. Hem korkması hem cesareti. Korku bitince başlayacak olan mavi mavi çoğalan ve dolduran nefesleri, bir dünya hissi. Üfflese dünya bitecek ve bi' üfflese dünya başlayacaktı.

Yarım bırakmamak erdemdi bir dilim ekmekle ve tabakta bırakılması yasak olan yemekle. Sonuna kadar gitmeyi ve sonuçları görmeyi önceleri zorla, sonra iştahla izleyecekti. İzledi. Herkesin payına düşeni kabul edecekti ve hatta bazen fazla incelen düşüncesinden, kendi payını da verecekti. Verdi. Nazar değmesin diye bu adalete,,önce okudu okudu üffledi, sonra da açıp baktı camdan, gördüğü hep önce ben diyen insan suretleriydi . Altmış, yetmiş,çıkmış gitmişti. Adalete değen nazar son bi' üffle çıkıp gidecekti.

Sonu gelmez kuş sesleri ve kirli diz kapaklarıyla çamurdan köfteler yaptığı zamanlar içi götürmezdi minik beyaz ellerindeki kiri. Büyüdükçe küçük kalan minik beyaz yüreğindeki kirleri hele, içi hiç götürmedi. Bu yüzden hep kustu, kustu yüreği, yıkandı ve tertemiz oldu hisleri. Hep çocuk bayramındaymış gibi sınıf süsleme heyecanlıyla renkli balonları üffledi,üffledi ve her nefeste dünyasındaki hacminin arttığını hissetti. Son bi' üffle patlayacak diye korkmasa üffleyecekti.

Kömür yandığı zamanlarda evinde, çorapsız uyuyamamanın gösterdiği sıcak sevgisi. Sıcaklığı her yerde özledi ve istedi. Sıcağa dokununca daha da sevecek diye mi sobaya dokundu da yandı eli? Kimse bilmedi. Geçsin diye yanan tüm yaraları üffledi üffledi. Son bi' üfflese tüm yanmalar geçecekti.

Geleceğe inanıyordu ve hazırlanıyordu güzel elbiselerle ona gitmeye. Biliyordu domino taşlarını titizlikle dizdiğini ve köşe taşlarını hayatının. Tüm değer taşlarını koyup köşelere, dizdi dizdi. 3 saniyelik bir cesarete bakıyordu sonrası. Bi' üfflese teker teker birbirine değecek ve onu en mutlu olduğu geleceğe götüreceklerdi.

Üff...